Efendim, bir dosttan geldi... Noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum..
Herkese iyi bayramlar.
Dilek TOL
" Eşyaya benzer bazen insan. Eşya bile bu kadar yalnız değildir.. Koltuklar bile karşılıklı durur hayatta.. Bir masa etrafında sandalyeler bile en az dört tane ama, benzer insan yinede eşyaya... Konuşamaz , bazen yazar sadece, kimse okusun diye de değil kendinden başka konuşacak kimse olmazsa.. Kendi zorlar insanı yaz yaz diye...
Bu da işte öyle bir yazı olsun bu hayatta..
Bu kaçıncı yalnız bayram bilmiyorum. Ya saymadım, ya da hafızam tekrar tekrar bana ceza vermemek için siliyor sayıları. "Hatırlamak istemiyor insan" lafı da buradan geliyor galiba.. Kafa siliyor hep sayıları, yalnız insana kişisel matematik de lazım olmaz, olmamalı da belki. Esasen, bayramda önemli değil nasıl olsa..
Yalnızlık, kalabalığın içinde bile.. Hoş, kalabalıkta kalmadı ama.. İnsan yalnız olduğunu nereden anlar ? Tek başına olduğu için mi yalnızdır sadece ? Belki kendi isteğidir canım.. Bazen, o koca kalabalıktan sıyrılıp çıkmak... Yoksa yalnızlık kendi seçimi midir insanın ?
Avuntu işte ya,.. Ya değilse peki ... Ya bu kendi tarafından seçilmemişse ? ne olacak o zaman, ya da ne oldu şimdi ???
Yalnızsan, yalnızsındır. Kendin seçsende, seçmesende... İşte avuntu da bu sonucun bütün geri kalanıdır..
Çıplak ayaklarınla yalnızsın.. Kendi ellerinle.. İnsan kendi ile sadece kağıt kalemle konuşur mu deme.. Bal gibi konuşur işte. Yazarsın yoksa eğer anlatacak kimse.. Yazarsın sonuçta, belki bir kalabalık okur diye..
Yalnızsan, yalnızsındır.. Anlarsın. Kimse anlamadan önce, sadece sen anlarsın.. Herkes renkli görürken her şeyi; ki bunun da kıymeti bilinmez.. Birden sen siyah beyaz görmeye başlarsın sadece... İşte bu gerçektir. Yalnız olduğunu anladığın ilk an budur belkide.. Yalnızlığın rengidir siyah-beyaz.... Yalnızlık siyah-beyaz gözükür insana, donuk bir gazete haberi gibisindir... Durmuştur zaman senin için. "o an" ya, yalnızlık aydınlanması... Siyah-beyaz aydınlanma olur sana, senin için zaman durmuştur bir kere...
Derecesi de yoktur yalnızlığın, azı çoğu olmaz.. Ya yalnızsındır, ya da değil.. Kimine cezadır sadece bu, kimine de şans olur. Ne, ne kadar süreceği bilinir, ne de kimileri için kıymeti. Eğer, sadece kendine bilmeden verdiğin bir ceza ise bu, kendinden habersiz.. İstememişsindir ama, yine de ne kadar sürer o da bilinmez.. Bana göre.
Yalnızsan, yalnızsındır... Bir tek sen kaldın şimdi kendi yanında.. Kimseler yok değil mi? Bir gün, en son kendin de terk edecek seni. İstemeyeceksin, ağlayacaksın, zırlıayacaksın ama o bile kalmayacak yanında...
Yalnızsan, yalnızsındır bu hayatta...
Para ile alamazsın o özlediğin kalabalığı. Ya paran yetmez, ya da para etmez, senin istediğin kalabalık.. Bulamazsın doğruyu parayla, hastalığın eğer yalnızlıksa....
Yalnızsındır sonuçta... Yarın keseceğin bir koyun bile yoktur yanında..Olsa, ona bile anlatırsın, o da sadece bakar sana.. Birisi bile dinlesin beni istersin, kaybolduğun tek kişilik dünyanda. Ama en son, ilk başta olduğu gibi sadece sen duyarsın kendi sesini, bağıra çağıra...
En son, konuş bakalım dersin kendine, kendinle... Kendin bile dinlemeyince seni de böyle yazarsın. Anlamsızca...
Yalnızsan, yalnızsındır...
Bunun ne başını hatırlarsın, ne de sonunu kestirebilirsin, ilk başında... Gösterir sonu; her şey sana ama, sen anlamazsın nasıl olsa... Sadece kötüdür yalnızlık... Kalır bir tek bu akılda, tekrar hatırlatır hayat sana.. Birden anlarsın buzdolabının kapağına bakınca........
Yine her zaman ki gibi; aramadı, kutlamadı demeyin diye....
Okuyana, iyi bayramlar.... "